8 Ocak 2012 Pazar

Santraforlaştıramadıklarımızdan Mısınız?...




Sorun yumağı başkent ekibi karşısında Carvalhal asli planından ödün vermeden başladı maça: Dinamik orta sahasına oyunu kontrol etme yetkisi veren Portekizli hoca, Almeida’nın merkezden sol kenara yapacağı koşularla göbekte açılacak boşlukları Veli Kavlak-Pektemek-Ernst üçlüsüyle  doldurmayı düşünüyordu. Hilbert kadar olmasa da, kanat bindirmeleri ile Ekrem’in yaratacağı koridoru ise kimin dolduracağı belirsiz gibiydi. Bu düzen içerisinde Simao’nun varlığı neredeyse hiç fayda getirmedi. Sakatlıktan yeni kurtulan Simao geçmiş görüntüsünden çok uzaktaydı ayrıca pas dağıtımı ve alan kontrolü noktasında da büyük sıkıntılar yaşadı. Beşiktaş’ın son haftalarda blok halinde oynamaya alışık olduğu orta saha düzenine uyum sağlamakta çok zorluk çekti.



Yaş ortalaması düşük kalabalık orta sahasını iyi kullanan Ankaragücü sadece Fernandes’e dayalı kreatif oyuna ise teslim olmadı, hatta neredeyse zorlanmadı bile. Çünkü her durumda topun peşinde koşmak onlara yetiyordu. Utsa ayaklarından beklediği katkıyı bir türlü alamayan Beşiktaş kanatlarını da kullanamayınca topa sahip olan ama bir o kadar da çaresiz bir takım hüvviyetine büründü.

İlk yarı bitip, oyuncular tünele yöneldiğinde aklıma Burak Kaplan geldi. Maalesef aynı alternatif Carvalhal’in aklına 70 küsuruncu dakikada geldi. Onun yerine topu yere indirip, en azından bir kanadını işler hale getirebilmek adına etkisiz Pektemek yerine Edu tercih edildi. Bu tercih takımın sağ kenarına gözle görülür bir canlılık getirmekle beraber sol kenara boş koşular yapmayı bırakıp merkez santrafora dönüşen Almeida’da hiç bir fark yaratmadı. İkinci 45 dakika boyunca gol bölgesinde bulunmasına rağmen, şutu, adam eksiltmeyi, ön direklere koşular yapmayı düşünmek yerine, sürekli gölge forvet gibi oynadı. Oysa takımın tümü onu merkeze alan bir gol planına göre oynuyordu. Almeida ise hala kenardan gelen toplardan kaçmak, göğsü ya da kafasıyla ceza alanı önünde ya da civarında yer alan arkadaşlarına toplar  indirmekle meşguldü. Kaleyi bulan ilk şutun 70’lerin ortasında kazanılan duran topla gelmesi tesadüf değil!.. Sahanın en ucundaki gol atma görevli adam bundan bihaberse, ilk şutunu da duran topta önüne hafifçe yuvarlanan pozisyonda atar.

Varlığını bir an bile belli edemeyen Simao yerine Burak Kaplan tercihi maçın en doğru hamlesiydi ama Veli-Ernst-Fernandes-Edu-Burak orta sahasının varlığına ve Ekrem ile İsmail’in sürekli ileri çıkışlarına rağmen Almeida’dan ne bir çapraz koşu, ne bir ön direğe doğrı hızlıca depar, ne de kayda değer bir gol tehlikesi gördük. Pektemek de oyundan alındığına göre artık santrafor görevine soyunacak adam kalmadı. Edu rakip yerine topa garip vücut çalımları attı. Ceza sahası içerisinde bulduğu 1-2 pozisyona da emanet danaya vurur gibi vurunca Beşiktaş koca 90 dakika boyunca “bu da kaçar mı?” denebilecek tek pozisyon bulamadan maçı bitirdi.

Böyle olmasında birinci faktör, yazının başında da belirttiğim gibi orta sahasını kalabalık tutan, ileriye birlikte çıktığı gibi geriye de birlikte dönen Ankaragücü takımıydı. Özellikle orta sahada oynayan oyunculardan bir kaç tanesi maç sonunda baygınlık geçirmiş olabilir.

Bu dinamizme karşı diş geçiremeyen Beşiktaş’ın oyunu kenarlara yıkmak noktasında da planları işe yaramadı zira Quaresma, Hilber sakat, Simao formsuz, Edu ise kanatları kullanabilmek adına fazlasıyla ağır bir oyuncuydu. Sonradan dahil olan Burak Kaplan ise önündeki kalabalık set karşısında ne yapacağını bilemedi.

Sezon başından beri Portekizli hocanın futbolun basit doğrularını yapmaya çalışan bir teknik adam olduğunu belirtiyorum. Ama bu maçlık kendisini eleştirmeliyim. Rakibin elindeki tek silahı çoşkusu. Bu çoşkuyu her bölgede çok koşarak, çok çalışarak kullanacaklar. Ayrıca çok belli ki, son 3-4 antrenmandır duran top çalışmışlar. Bu durumda yapılması gereken en mantıklı hareket topu kenarlara indirmek. Hiç değilse şu maçta Burak Kaplan 90 dakika oynamalı, Almeida kulübeye çekilmeli ve Pektemek merkez santrafor görevine soyundurulmalıydı. Hatta sağ kenarda Edu, sol kenarda Burak Kaplan merkezde de Pektemek ile başlamak eldeki mevcut kadroya göre en mantıklı dizilim olacaktı. Zira topu ayağında yerden ve hızlı dolaştırabilecek bu üçlü Fernandes’in de desteğiyle kalabalık duvarı çok kolay aşabilir, gol ve gollere kolayca ulaşabilirdi.

Ayrıca artık Almeida’ya hoca dışında sanırım kimsenin tahammülü kalmadı. Top indirmek ve amaçsız koşular yapmak dışında ara sıra denediği şok presleri hariç haftalardır “Ben buradayım” demeyen ve diyecek gibi de durmayan “golcü” artık kızağa çekilmeli. Sol kenara yaptığı boş koşulardan da, merkezde tek santrafor görevine soyunmasında da, kafayla ara sıra çevresine toplar indirmesinde de bir katkı göremedik. Dahası, top henüz tehlike bölgesindeyken yaptığı pas hatası sonrası kafasını ellerinin arasına alıp, oyundan kopması açıklanabilir gibi değil. Orada üzülmek yerine topu kovalasa, arkadaşının yardımına gitse tehlike devam edecek ama o üzülmekle meşgul..Sahiden anlam veremiyorum ve artık tahammül edemiyorum.


Gelecek ile ilgili bir kaç küçük temennim var; Simao ve Almeida şu halleriyle oynamasınlar. Ki hocanın forma dağıtırken adaletli davrandığına olan inancımız sarsılmaz temellere tam olarak otursun. Burak Kaplan daha fazla süre görev alsın.Pektemek şu takımın merkez santraforu olsun. Bünyamin Gezer’den kurtulduğumuz gibi tez zamanda şu Kuddusi Müftüoğlu’ndan da kurtulalım. Bu kadar saçma faul tercihleri olan hakem PES 2011’de bile görmedim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder