12 Aralık 2011 Pazartesi

Yorum Yok; BJK:1-1:İBB


Quresma ve Simao’dan yoksun Beşiktaş, belalası İBB ile oynayacağı maça son zamanlarda alıştığımız ve anahtar görevi gören “akışkan kurgu”su ile başladı. Bu kurgu dahilinde Mustafa Pektemek en hareketli olan isimdi. Sürekli deplasa olan ve koşular yapan Pektemek’in boşluğunu Necip doldurdu. Bunun en bariz kanıtı en az 3 kere sağ çizgide Necip’in topla buluşması ve atak yapmasıydı.

Pektemek bu hareketli oyununu sürdürdükçe Veli, Almeida ve Necip boş alanları kapatmakla meşgul oldu. Kağıt üzerinde gayet işlerliği olan bu “basit” plan, Beşiktaş’ın belalısı İBB karşısında işe yaramadı. Çünkü umduğu golü hesapladığından çok geç bulan Beşiktaş. Manisaspor maçında olduğu gibi farkı arttırmak yerinekorumayı tercih etti. Bu zoraki tercih, savuna bloğu başta olmak üzere, Beşiktaş orta sahasını da geriye itti. Tam da bu yaslanmanın halinin hüküm sürdüğü dakikalarda kalesinde golü gören takım, ne yapacağını bocaladı ve galibiyet için gerekli olan reaksiyonu gösteremedi.

Ezcümle; bu akşam izlediğimiz Beşiktaş taktik üretkenlik ya da hücumsal kısırlık noktasında değil, tamamen rakibiyle geçmiştem gelen çekişmesi ve bu çekişme doğrultusunda geriye düştüğü psikolojik üstinlük bağlamında 1 puana razı geldi.

Bu tür maçlar üzerinde çok işe yarar çözümlemeler yapamazsınız. Yapsanız da, işlerliği olmaz. O yüzden histerik hale gelen kırılganlığını maç 1-0’a geldiğinde giymiş olan bir takımın taktiksel hatalarından söz edemezsiniz. Ben de etmeyeceğim.  Özetle bu İBB’yi içeride dışarıda üst üste yenene kadar bize huzur yok. Gerisi ayrıntı.. hem de fazlasıyla...


Bu sebeplerden ötürü Beşiktaş’ın İBB ile oynayacağı maçları taktiksel merceğin dışında tutuyorum. Tıpkı dün Real Madrid’in sahasında Barcelona’ya yenilmesi gibi. Üst üste 2 galibiyet büyüyü bozacak. Lanet büyü  bozulana kadar “çile bülbülüm çile...”

2 yorum:

  1. vay be. koskoca beşiktaşım belediye takımına psikolojik eziklik yaşıyor. milne in zamanlarından nerelere geldik. acaba takımın başında carvalhal yerine bu takımla olan bahtsız münasebetlerimizi bilen türk bir hoca olsaydı, sözünü ettiğin mental handikapı giderecek söylemlerde bulunabilir miydi. gaz vermek cesaret pompolamak bir yana, çocuklar bu eski belediye değil, bildiğin denizlispor -çok komik belki ama- formasından korkmaya gerek yok diyebilir miydi. yoksa dediğin gibi alışılagelmiş psikoloji ancak eylemin pozitif sonucu alındıkça mı dönüşüme uğratılabilir.
    anti parantez top sol açık dokanın ayağındayken her pozisyon çalım yenilmesini şahsen ben mantığıma sığdıramıyorum. nedeni de karşısında bulunan futbolcuların trilyonluk "defans oyuncusu" sıfatında olması br dokanın da alelade bir kanat oyuncusu olması. adamın 90 dakika boyunca tek yaptığı fulelerle gelip hafif sola kaykıldıktan sonra sağa çekmesi. ve bunu bütün oyuncularımız yiyip durdu maç boyunca. kaliteli savunmacılıkta sadece köpek gibi boğuşmanın, topa kafa uzatan bir yapıda olmanın yeterli olmadığını, fm diliyle anlatırsak anticipation (öngörü), positioning, balance (denge), composure (soğukkanlılık) gibi yeteneklerinde bulunmasının şart koşulduğu bir kez daha görüldü bence. feneri gs yi 4 maçta da yendiğimiz lucescu döneminde arkada ronaldoyla zago vardı hatırlatmaya gerek yok gerçi.

    YanıtlaSil
  2. @Erkan;

    bu takımın sezon başından beri içinde bulundupu kırılganlıktan hemen her maç söz ediyorum. öne geçtiği maçlarda skoru koruyabilmek adına çok fazla geriye çekilipü büzülmesi ve rakibini kolayca kenarlara indiriyor olması en elle tutulur sorunu. aurelio'nun yokluğu orta saha direnci noktasında takımı öne itti. oysa aurelio varken istemsiz bir şekilde geri itiliyordu üzerine gelen rakibi karşısında..

    dün akşam oyuna toraman'ın girmesiyle buna çok benzer bir senaryo yaşandı. manisaspor maçında gösterdiği olumlu reaksiyonu gösteremedi Beşiktaş. Doka'nın çalımları, Hilbert'e zor anlar yaşatması kilit nokta değil bana kalırsa. sonuçta Doka iyi bir keşif. Abdullah Avcı gibi futbolcu potansiyelini ölçme noktasında çok mahir bir teknik adamın Doka'yı bulup, getirmesine ve o Doka'nın sağ kanadımıza kan ksuturmasına şaşırmıyorum.

    87. dakikada kontrolsüz şekilde geri çekilen takımın kenara indirilen toplara karşı bu denli kırılgan olmasını da psikolojik durumuna bağlıyorum. bu üzücü bir ayrıntı mı? kesinlikle..peki, üstesinden gelinemeyecek kadar büyük bir sorun mu? hayır.. Carvalhal takımın bu kırılganlığından haberdar olduğu için oyuncu değişikliklerini bu perspektiften yapıyor. yoksa dün akşam farkı ikiye çıkarmak adına oyuna sokabilecek alternatifleri vardı..

    fm diliyle görmek arzusunda olduğun özellikler, bu topraklara şans eseri uğrar. Karabükspor'un Emenike yerine Shelton'ı alması ve kısa bir süre sonra "ya biz bunu forvet diye aldık, sağ kanat çıktı" demesi çok işe yarar bir örnek. Ayrıca Fenerbahçe'nin Niang'ın boşluğunu doldurmak adına Young Boys'tan aldığı kontra atak oyuncusu Bienvenu'ye kaleye sırtı dönük oynayamıyor diye çemkirmek de çok tanıdık. Sol kanadına hareket getirmek adına slow motion tadındaki temposuz İspanyol Riera'yı transfer edip, kötü oynayınca elindeki tek ihtimal olan Emre Çolak'ı orada kullanan, Emre Çolak iyi oynayınca taktik bilgisi ve kurnazlığı göklere çıkarılan teknik direktör Galatasaray'ın başında bu gün ve lakabı da "imparator"..

    YanıtlaSil