5 Şubat 2012 Pazar

Tatsız,Tuzsuz;FB:2-0:BJK



Maç öncesi televizyon yorumcularının maç hakkındaki görüşlerini hayretle izledim. Moussa Sow’un gelişiyle bütün sorunlarını halletmiş sandıkları Fenerbahçe’nin farklı bir galibiyet elde edeceği noktasında emin gibiydiler. İki takım arasındaki güç dengesini böylesine Fenerbahçe’ye kaydıran etken neydi, çok merak ettim doğrusu...
İki kanat beki de devşirme olan Beşiktaş, kornerden yediği gol haricinde ev sahibi takıma pozisyon vermedi. Buna mukabil Holosko’nun alışılagelmiş tercih hatalarından net pozisyonlar cömertçe harcandı.
Kornerden yenilen golde kafayla altıpas bölgesine indirilen topta hiç bir Beşiktaşlı oyuncunun olmaması bariz bir savunma hatası. Ev sahibi takımın duran top çalışmasına atıfta bulunmak için çok basit bir gol bu. Zira aynı Beşiktaş, Kiev deplasmanında yine altıpas içerisinden rakibine yarım vole vurdurmuş bir takım. Bu bağlamda yenilen golü takımın zayıf karnına bağlıyorum.
Bunun dışında ne bir baskı, ne bir oyun planı, ne tempo, ne ön alan presi var Beşiktaş’ı rahatsız eden. Topla oynama yüzdesini de ikinci yarıyla beraber eline geçiren takım, rakip kaleye gidemiyor. Çünkü bu iş için gerekli donanıma sahip yetenekli ayakları yok. Olanlar da sorumsuzluk duvarlarını çoktan aşındırdı.
Geçmiş yıllarda iki takım arasında oynanan maçları izliyorum. Gözüme çarpan hücum adamları şöyle; Tümer Metin, Sergen Yalçın, Ahmed Hassan, İlhan Mansız,Kaan Dobra, Pascal Nouma... Bugün Beşiktaş adına gol atma potansiyeli taşıyan isimlere bakıyorum ve rakip kaleye neden gidemediğimiz hakkında net fikirler edinmeme yeterli oluyor.
İki takım ve ülke futbolu adına ise bugün sahada “futbol” diye oynanan şeye isim bulamıyorum. Allah hepimizi Avrupa kupalarında formda bir takımdan korusun.
İlk yarıyı skor avantajıyla bitirmiş ev sahibi Fenerbahçe’ye bakıyorum. Maçta oynaması mucize iki adamı sahaya sürmekle kalmamış, takımla henüz 2 antrenman yapabilmiş yeni transferi kadroya dahil etmiş. Nitekim, henüz yarım saat dolmadan her ikisi de sekerek oynamaya başlıyor. Ayrıca gol attığı dakikaya kadar Moussa Sow topla 3 ya da 4 kere buluşmuş. Rakibe göre ne bir plan söz konusu, ne bir tempo yapma gayreti. Koca Fenerbahçe’nin yegane planı Stoch’un kanat bindirmeleri. Toraman’ın sert markajından yılan Alex sahada hiç yok. Baroni Gökay’dan daha kaliteli diyen adamın futbol zekasını sorgularım. Böylesine sıkıcı bir kurguda, markaj delisi olmuş Alex’i oyundan alıp, öbür kanadına Dia ile can vermeyi düşünemeyen teknik direktörün büyüklüğü bence iyice tartışılmalı.
Beşiktaş adına da durum bundan pek farklı değil. Sakat ve cezalıların fazlalılığı elbette büyük sorun ama sahadaki on bir, mücadele gücü oldukça yüksek, ikinci yarı itibariyle oyun üstünlüğünü ele almış.Tek ihtiyacı olan teknik açıdan daha donanımlı bir kaç isim. Burak Kaplan ve Alves’i böylesine bir maçta düşünmemek, Simao’nun amaçsızlığına tahammül etmek anlaşılır gibi değil.
Öte yandan, sezon başından beri Beşiktaş’ın orta saha oyuncularının şut yüzdesi hakkında hemen her maç sonrası serzenişte bulundum. Bu gün çekilen şutlardan önce “üstten aut” diyorsam hiç heyecanlanmadan, ortada bariz bir sorun olduğunu kimse inkar edemez. Bu takım Veli-Necip-Ernst üçlüsü ile çektiği şutların abartısız yüzde 90’ını aynı şekilde üstten auta yolladı. Zaten rakip kaleye gitmekte böylesine zorlanan bir takımın şut yüzdesinin düşüklüğü de son oynanan oyunun faturasıdır bir noktada.
Carvalhal cephesinde oyuna müdahaleler büyük yanlışlıklar içermemekle beraber, takımın rotasyonunun 13-14 kişiyle sınırlı kalması en büyük handikap. Artık rotasyonu genişletmek açısından uygun zamanlar da değil. Liderle arasındaki puan farkı 9 olan Beşiktaş önündeki her maçı şartsz koşulsuz kazanmak için oynamalı. Peki oynayabilir mi?... Sanmıyorum.
Yukarıda da değindiğim gibi ülke futbolunun iki lokomotif takımının, ikisininin de kazanmak zorunda olduğu maçta oynadığı futbol budur. Varın siz düşünün, zaten zevksizliği tescilli Fenerbahçe-Galatasaray maçını...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder