22 Kasım 2011 Salı

Temkinli "Avcı"



bazı önyargılarıma ragmen, yeni görevinde başarılı olmasını temenni ettiğim teknik direktördür kendisi..

öncelikle ülke ortalamasının üzerinde bir taktisyendir. milli takımın alt yaş gruplarında kazandığı başarıları bu yüksek taktik zekasına bağlamak pek doğru olmayabilir ama ibb takımında geride bıraktığı yılları göz önüne alınca, beğensek de beğenmesek de üzerine her yıl katarak bir yapı inşa ettiği yadsınamaz.


kendisiyle birlikte milli takım için adı anılan ertuğrul sağlam kadar statik ve dar görüşlü değildir bir kere. ayrıca alt yaş gruplarında çalışmış olması da büyük avantajdır zira milli takıma yeni oyuncular kazandırmak noktasında ekibini de iyi kurarsa çok işimize yarayabilir. geniş çaplı oluşturulacak bir oyuncu havuzundan maksimum düzeyde faydalanmak noktasında çok ihtiyacımız olan bir boşluğu dolduracağı kesin gibidir. sırf bunun için bile denenebilir..

5 yılı aşkın ibb kariyerine baktığımızda takım tertibini oynamak değil oynatmamak üzerine kuran “temkinli” bir hoca olduğu söylenebilir. ben en azından durduğum yerden öyle görüyorum. ama bu kendisinin bir ziya doğan olduğu manasına gelmez. çünkü rakibi oynatmamanın yanı sıra oynamak adına ne yapabileceğini de düşünen bir futbol anlayışı vardır. önce durdurup, etkisiz hale getirmek, bazen uyutmak bazen de hatasını kollamak avcı'nın en bilinen silahlarındandır.. elindeki yegane planının ya da en etkili silahının bu olduğunu söylemek kendisine haksızlık olur ki milli takım teknik direktörlüğü gibi üst düzey bir görevdeyseniz, her maça farklı bir anlayışla çıkmak durumunda kalırsınız. bunu yapmanız için sizi hem medya hem taraftar hem camia sıkıştırır. bu ortaya çıkması zaruri taktiksel çeşitliliğe cevap verebileceğini umuyorum. en azından ümit ediyorum..

peki, az konuşulmuş olsa da bence önemli olan bir nokta var. hemen herkesin hemfikir olduğu başarılı geçen ibb kariyerinde abdullah hoca ne oynattı takımına?.. kaba tabirle 4-5-1 diyebiliriz. orta alandaki kalabalık ve hareketli bloğun sürekli hareket halinde olduğu, topun sürekli arkasında kalan, alan daraltan ve mümkün olduğunca basit oynayan bir ibb izledik 5 seneyi aşkın bir süre. ve abdullah hoca’ya “temkinli” yakıştırmasını yapmama neden olan en önemli futbol karakterini gözlemledik; orta sahada olası bir top kaybında ne pahasına olursa olsun topu geri kazanmak, kazanılamıyorsa faul yaparak oyunu durdurmak ve takımın geride eksik yakalanmasını önlemek.. topun kazanılamadığı veya oyuna rakip takım tarafından sokulduğu durumlarda ise sahaya mümkün olan en dengeli şekilde yayılmak.. top kendi takımına geçtiğinde ise ipinden boşalmış bir şekilde kontraya çıkmak yerine daha dengeli oynayıp, basit hatalar kollamak..

topsuz oyundaki taktik anlayışıyla jose mourinho’ya benzetiyorum ben biraz kendisini. zira real madrid gibi üst düzey bir takımın aktif kontra taktiği ile oynadığını kabullenmek bazı futbol romantiklerine zor gelebilir ama orta sahada kazandığı toplardan sonra rakip sahaya ok gibi fırlayan oyuncuları görünce bunu anlamak zor değil. ki bu konuda da geniş bir değerlendirme yapmayı düşünüyorum ilgili başlıkta yakın zamanda. meraklılarına duyurulur. abdullah avcı bu anlayışın biraz daha kontrollü, haddini bilen ve edilgen hali. çünkü real madrid gibi becerisi çok yüksek oyunculardan kurulu bir takım adına aniden kazanılan topu ciddi bir atağa dönüştürmek zor değil. hele de elinizde mesut özil, xabi alonso gibi pas mühendisleri varsa.. ayrıca bu mühendislerin ayağından çıkan milimetrik pasları hızı ve kıvraklığıyla kontrol edebilecek ronaldo ve di maria gibi iki uzak forvetiniz, savunmayı hallaç pamuğu gibi dağıtabilen bir higuain ya da benzema’nız varsa..

sözünü ettiğimiz benzerlik bağlarını kuvvetlendirmek adına ibb’de çok yetenekli veteran bir forvet olan webo var. ayrıca her iki kanattan uzak forvet görevine soyunmuş hareketli oyuncuların varlığı, teknik becerisi nispeten sınırlı olan ibb takımının elini rahatlatıyordu. zira topu orta sahada kazanan her hangi bir ibb oyuncusu pas verebilmek adına en az 3 alternatif bulabiliyordu. ibb bu oyun formasyonunu şüphesiz abdullah avcı’ya borçlu. avcı, bu taktik anlayışını bir basamak üste çıkartıp, milli takımın mourinho’su olabilir mi peki?.. tamamen kadro seçimine ve sabrımıza bağlı bu durum. gökhan töre-neecip uysal-nuri şahin-hamit altıntop-burak yılmaz(burak orada oynamaz diyenler için ısrarla vurgulamam gerek burak uzak forvettir. hedef forvet değil. stoperlerin kucağında rezilleri oynar. uzak kenarlardan birinde ya da forvet arkasında ise avrupa’da şu an her takımda oynar) orta saha kurgusunun önüne konabilecek tutarsa mevlüt erdinç, tutmazsa mustafa pektemek ile izlemesi çok keyifli bir takım haline gelebilir milli takımımız. geri dörtlü için de ismail köybaşı(hasan ali kaldırım) ömer toprak-serdar kesimal-gökhan gönül dörtlüsünü hayal ediyorum ben. en rahat mevki kale. kimi koyarsa koysun kimsenin kafasında soru işareti kalmaz. ben sinan bolat’ın topu oyuna sokma becerisini oscar cordoba’ya benzetiyorum. bunun üzerinde durulur ve geliştrmesi sağlanırsa asistlerini bile izleyebiliriz.bu arada ibb’nin sol beki ekrem ekşioğlu da çok yetenekli bir oyuncu. abdullah avcı’dan böyle bir sürpriz seçim görmek beni şaşırtmaz. dip not olarak düşelim..

tabii bu kadro seçimi ile geleceğe yatırım yapıldığı kadar, yarışmacı bir tavırda da kalması gerekiyor milli takımın. bu bağlamda tecrübeli oyunculardan da faydalanmak durumunda abdullah avcı. ve komple bütün iskeleti değiştirecek derecede büyük bir maceraperest değil. hatta macerayı sevmediğini düşündüğümü de şimdiye dek yazdıklarımdan çıkarmışsınızdır, belirtmeye gerek yok o yüzden..

bu kısma dek temenni ve beklentilerin karışımı olan bir senaryo çıkardık. bu iyimser olanıydı. bir de kötü senaryoya ihtiyacımız var.
abdullah avcı milli takıma köklü değişiklikler yapması adına mı getirildi yoksa var olan düzeni daha az hasarla sürdürmesi için gereken edilgen kişilik miydi? artık her yerde söylendi. milli takıma alınan oyuncu tercihlerinde masa başı oyunlarının başı çektiğini biliyoruz. en belirgin örnek egemen korkmaz ve ömer toprak.. öe tarafta hala ısrarla milli görev verilen selçuk şahin ve colin kazım.. daha fazla deşmeye gerek yok sanırım. abdullah avcı bu köhne düzeni yıkmak adına mı getirildi yoksa hiddink gibi güçlü bir figürün varlığından ziyade abdullah avcı gibi daha edilgen bir figürün varlığı mı tercih edildi, bunu zaman gösterecek.

dilerim başarılı olur. başarılı olması için ibb takımında gelenek haline getirdiği “temkinli” oyun anlayışının bir basamak üzerine çıkması gerekiyor. rakibi karşılama ve alan daraltma konusundaki deneyimlerinin üzerine kazanılan topları en efektif şekilde kullanma ve maça gore hatta maç içindeki duruma gore değişken oyun yapılarına uyum sağlamak zorunda. cebinizde bir anahtarınız varsa bu size bütün kapıları açmaz. abdullah avcı’nın cebinde birden fazla anahtar bulunduğunu düşünüyorum. tek yapması gereken o anahtarları doğru kapılarda kullanmak ve yeteneğini cesaretiyle çevreleyip mevcut futbol karakterini bir kaç basamak yukarıya çekmek. yoksa şu haliyle milli takım adına yeterli olmaz. geleceğimize yatırım olabilecek bir kaç genç oyuncuyu futbolumuza armağan eder ve gider. beşiktaş’ta tigana’nın yaptığını yapar. ince futbol zekasıyla futbol yorumlayan bloggerların sayfalarında saygı mahiyetinde resimleri olur. hepsi bu.. daha fazlasının olacağına inanmak istiyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder